List

Türkiye kıyılarında hızla yayılıyor

23 Ağustos’ta Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki Baniyas termik santralinden sızan binlerce ton petrol kısa süre içinde Kıbrıs Adası’nın ardından KKTC kıyılarına ulaşmıştı. KKTC ile Türkiye arasına çekilen bariyerlere rağmen 3 Eylül’de kıyılarımıza ulaştı. Adana, Hatay ve Mersin kıyılarımızda belirlenen petrol kaynaklı kirlilik için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yanı sıra yerel yönetimler temizlik çalışmalarını sürdürüyor. 15 bin ton yakıtla dolu tanktan Akdeniz’e boşalan yakıtın miktarı halen bilinmezken 26 kilometrekarelik alanda başlayan kirlilik günümüzde 2 bin kilometreye yayıldı. Deniz akıntıları, rüzgar ve dalga ile kıyılarımıza kadar gelen petrolü ve uydu görüntülerini inceleyen Çukurova Üniversitesi Sualtı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Çağatayhan Bekir Ersü bilgilerini paylaştı. Doç. Dr. Ersü, uydu görüntülerine göre petrol sızıntısının Türkiye kıyılarında 43 kilometrelik alana yayıldığını belirtti. Doç. Dr. Ersü, KKTC’nin Karpaz bölgesinden ilerleyen petrolün 5 Eylül’den itibaren Hatay’ın Samandağ kıyılarında biriktiğini ve bariyerlerle durdurulamadığı için İskenderun Körfezi’ne kadar ilerlediğini vurguladı.

Rüzgar ve akıntı yön değiştirince Türkiye’ye ulaştı

Doç. Dr. Ersü, “Akıntılar ve rüzgarın yön ve şiddetine bağlı olarak akaryakıtın çok geniş alana dağılacağını tahmin ediyoruz. Sızıntı başladığında akaryakıt Kıbrıs adasına yol almış ve Kuzeydoğu Kıbrıs sahillerini tehdit etmişti.  Sahilleri ve el değmemiş doğasıyla bilinen Karpaz çevresindeki yayılmayı yavaşlatmak ve sahilleri korumak için KKTC ve Türkiye bariyer çekti. Fakat, rüzgarın yönü ve şiddeti değişince sızıntıdan önemli bir parça bariyerden ayrılarak İskenderun Körfezi’ne doğru yol aldı.  Özellikle Samandağ’ın tehlike altında olduğunu belirtmek isterim.   Suriye’nin Laskiye tarafı da bu kirlenmeden önemli ölçüde olumsuz etkilenecektir.  Bu arada sızıntının yarı işlenmiş petrol ürünü olan akaryakıt olması bir avantaj diyebilirim. Bu akaryakıt büyük oranda sudan hafif olup yüzer niteliktedir.  Deniz bariyerleri ile durdurulup yüzeyden sıyrılması mümkündür.  Ancak, ham petroldeki gibi ağır organik madde içeriği yüksek bir sızıntı olsaydı deniz dibine de önemli miktarda kirletici yayılacaktı ve bu kirleticilerin temizlenmesi de mümkün olmayacaktı.  Petrol ve türevleri deniz ve kıyı ortamlarından sıyırılmazlarsa onlarca yıl doğada canlıları etkiler. Tüm petrol ve türevlerini içeren deniz kirlenmelerinde canlıların oksijen almaları engellenir, ölen canlıların diğer balık ve kuşlar tarafından tüketilmesiyle toplu canlı ölümleri yaşanır.  Besin zinciriyle deniz canlılarını yiyen kişilerde kanser oluşumları artabilir.” dedi.

Uluslararası çağrı yapmadılar

Bu sızıntının önlenebileceğini belirten Doç. Dr. Ersü, “Baniyas santralinde yeterince önlem alınmadığı açık.  Petrol tankları planlı bakıma alınsaydı ve her tank içindeki akaryakıt hacmi kadar sıvıyı alabilecek büyüklükte büyük betonarme havuz içerisine alınsaydı bu akaryakıt sızıntısı denize ulaşmazdı. Tesisin acil müdahale birimleri olsaydı sızıntı bariyerle durdurulur, kirliliğin Akdeniz’in uzak yerlerine yayılması engellenebilirdi. Bu tür riskler için ulusal ve uluslararası acil durum koordinasyon birimleri oluşturulmalıdır.  Bu birimlerin müdahale hızları arttırılmalı ve muhtemel sızıntılar geniş alana yayılmadan önlem alınmalı.  Sızıntının komşu ülkelere 1 hafta sonra söylenmesi ve uluslararası yardım talebi yapılmaması diğer soru işaretleri.” diye konuştu.

WWF Türkiye

“Canlılara zarar vermeden toplanmalı”

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Ofisi de Doğu Akdeniz sahillerinde görülen petrol sızıntısının olumsuz etkisinin tahmin edilenden daha fazla olacağını belirtirken önlemlerin yetersiz olduğunu vurguladı. WWF Türkiye, “Doğu Akdeniz kıyıları tehlike altındaki yeşil deniz kaplumbağaları başta olmak üzere, yunus, balina ve kıkırdaklı balıklar gibi pek çok hassas türün yaşam alanı. Bölge aynı zamanda önemli balıkçılık sahası. Yumurtalık Milli Parkı, Akyatan Yaban Hayatı Geliştirme Sahası gibi doğal hazinelerimiz korunan alanlarımız da yine bu coğrafyada yer alıyor. Yeşil deniz kaplumbağası yavrularının denize ulaşma döneminde en yoğun yuvalama alanları olan kumsallarımız petrole bulandı. Petrolün yıkıcı etkisi olmadan acilen kumsallarımızdan ve denizden toplanarak bertaraf edilmesi gerekiyor.” denildi. WWF Türkiye, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın acil eylem planı oluşturulması gerektiğini, denizden petrolün acilen toplanması için uzman kurumlar ve özel sektörün harekete geçirilmesini ve büyükşehirler ile ilçe belediye ekiplerine destek verilmesi çağrısında bulundu.

Kaynak: Deniz Kartalı

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir